Çin'in Wuhan kentinde Aralık 2019'ta ortaya çıktıktan sonra salgın halini alarak tüm dünyaya yayılan yeni Corona virüsü (covid-19), alışkanlıklarımızı temelinden sarsmaya başladı. Yeni dönem ile Endüstri 4.0 çağına girildikten sonra salgın şöyle dursun, dünyayı bu derece küresel çapta ve bu kadar uzun süre etkileyen başka bir fenomen olmamıştı. Dolayısıyla, dijitalleşen ekonomi hükümranlığında böylesine geniş çaplı bir olaya karşı Endüstri 4.0 jenerasyonunun deneyimlenmiş bir düzlüğe çıkma geçmişi bulunmuyor. Şüphesiz ki, salgının dünya genelinde ticari hayat üzerinde bıraktığı etkiler bu jenerasyon üyeleri olarak bize, dijital ekonominin küresel krizlerden kurtulma çabasını görme fırsatı sunacaktır. Bu fırsatlar, tabi ki öncelikle bize ekonomik stratejilerin temelinde ilk olarak hangi noktaya müdahale edileceğini gösterdi. Özellikle tüketim anlamında; sosyal toplanma ve ev-dışı tüketim odaklı, sosyal alanda bireysel mesafe gözetmeyen çok sayıda tüketici davranışının, salgının ciddi boyutlara ulaşması nedeniyle gözden geçirilmesi ihtiyacı doğdu.
Son dönemde küresel çapta uygulanmaya başlayan sokağa çıkma yasakları ve toplu bireysel karantinalar ile birçok işletme ve şirket zarar etti ve iflas sürecine girmeye başlayanlar oldu. Dolayısıyla bu şirketler zararlarını minimize etmek adına tüketiciye bir dizi yeni arz modelleri arayışına çoktan girdi. Öyle ki, tüketiciye "virüsten bağışık ve güvenli" mal ve hizmet arzı, dünyayı bekleyen yeni sürece uyum adına benimsenen ticari stratejilerin başlangıç noktası oldu.
"Tıkılı kalma ekonomisi" olarak da adlandırılan salgın ekonomisi, karantina altında hayatına devam etmek zorunda kalan bireylere, başta eve teslimat ile dijital ortam hizmetlerinin yeniden şekillenmesi noktasında getirdiği farklı yaklaşımlardan ilk esintilerini sundu. Bu yaklaşımlar, temel olarak sosyal ortamlardan ve temastan kaçınma odaklı olarak geliştirildi. Ev ve işyerlerine yemek ile temel gıda teslimat platformu hizmetleri sunan Yemeksepeti, banabi, Getir gibi markalar, "temassız teslimat" hizmeti sunmaya başladı ve belirli grup kişilere özel indirimler tahsis etti. Migros ise; sosyal alanda bireysel mesafe kuralını, mağazaları bünyesinde müşterilerin kasaya belirli mesafede bekleyeceği şekilde sarı çizgilerle uygulamaya başladı. Kariyer.net, iş görüşmelerinin dijital ortamda yapılmasını sağlayan hizmeti HR Venue'yü bir aylığına ücretsiz olarak uygulamaya koydu. Bankalar ise ATM temaslarını azaltmak adına günlük para çekme limitlerini artırdı ve müşteri girişlerini azaltmak için çalışma saatlerini azalttı. Bu konuda daha birçok örnek vermek mümkündür. Aslında tüm bu girişimler esaslı bir pazar değişimi olduğunu göstermekten ziyade, mevcut pazarlarda antivirüs stratejileri olarak adlandırılabilir. Ancak, tüm bu stratejilerin pazarları yeniden dizayn eden öncü atılımlar olduğunu kestirmek güç değil.
Salgın nedeniyle ortaya çıkan güvenli tüketim ve alışveriş ihtiyacı karşısında, pazarların nasıl şekilleneceği rekabet hukuku anlamında da merak konusu olacaktır. Tüketici alışkanlıklarındaki değişiklikler ve regülasyon önlemleri şimdilik geçici gibi görünse de, uzmanlar salgın öncesi döneme dönülebileceğini söylemenin zor olduğunu ifade ediyorlar. Bu hipotezden hareketle, serbest piyasa ekonomisinin devamı süresince, kar maksimizasyonu için şirketlerin temassız alışveriş ve sosyal alanda bireysel mesafeyi ön planda tutan yeni yatırımlar yapabileceği düşünülebilir. Örneğin; tiyatro, sinema salonları veya ulaşım araçlarında kapasite düşürülerek, bireyler arasında temas olasılığını en aza indiren ve mesafeleri artıran yeni tasarımlar ile salgın öncesi düzene ait pazar yapıları arasında alt kırılım farkı olduğundan söz etmek mümkün olabilecektir. Şimdilik deneyimlerimiz çok kısıtlı olduğundan, yeni gelişmelerin ne olduğunu gözlemleyecek ve pazar yapılarındaki değişimleri daha iyi irdeleyebileceğiz.